Toplumun ihtiyacı olan nitelikli insan gücü okullarda yetişir. Öğretmenler; bir neslin yetiştirilmesinde baş aktörlerdir. Peki biz çocuklarımızı, geleceğimizi emin ellere mi emanet ediyoruz hiç düşündük mü? Bir çocuğun ilkokul dönemi(6-11 yaş) olarak adlandırdığımız dönem; çocuğun dış dünyaya açıldığı, bağımsızlığını tanımaya başladığı bir dönemdir. Bu dönemde çocuğun anne ve babaya olan hayranlığı, öğretmenine doğru kaymaktadır. Öğretmenine kendini beğendirmeye, onun hareketlerini kapmaya , evde dahi devamlı öğretmeninden bahsetmeye başlar. Kendini beğendirmek için ders çalışır, ödevlerini yapar, düzenli olur, sorumluluğunu bilir. Kimi zaman anne, çocuğunu derse oturması için tehdit eder ‘Öğretmenini ararım çabuk otur derse hadi’ diye ve çocuğun aklına hem sorumlulukları gelir hem de öğretmeninin gözünden düşme korkusuyla kendini derse oturmaya mecbur hisseder. Gerektiği yerde öğretmen ailenin önüne bile geçebilir öyle de büyük bir rolü vardır. Özellikle Türkiye'de bir çocuğun geleceğinin ne olacağını belirlemede, o çocuğun ilkokul öğretmeninin kim olduğu anne-babasının kim olduğundan daha belirleyici olmaktadır. Evet belki tohum ailede atılır; fakat bunu yeşerten, artık idame ettiren öğretmenlerdir. Hep denir ya çocuğumun ilkokul öğretmeni şöyle şöyle birisiydi ondan dolayı çocuğum başarısız oldu diye. Hakikaten çocuğa şeklini veren öğretmendir ve çocuğun içinde heves olmasıyla birlikte ortaya ideal bir öğrenci çıkma potansiyeli yüksektir.
Ya da başarıdan da geçtim kişilik gelişimi açısından eğer bir öğretmen çocukları aşağılayıp, şiddet gösterip, arkadaşlarının yanında rencide ederse çocuğun özgüveni kırılır. Özgüven eksikliği de çocuğun bir ömür boyu geleceğini etkiler. Kendine güvenmeyen insan topluma verimli bir birey olamaz. Çünkü daima utanır, sıkılır kendini ifade edemez böylelikle toplumda da söz hakkı olmaz.
Ben etrafımda çok insan gördüm öğretmeninden dolayı okul değiştiren, biraz daha ileri boyutta düşünürsek eğer okul bırakan… Ya da işini hakkıyla yapan bir öğretmenin, çocuğun hayatında nasıl olumlu gelişmeler yarattığına da şahit oldum. Öğretmeni için sigarayı, alkolü bırakan, kötü arkadaşlıklarıyla ilişkisini kesen, derslerine sımsıkı sarılan... Bir nevi yönlendirici kumandalardır. Lütfen biraz düşünmenizi istiyorum. Eminim her öğrencinin başından, öğretmenleriyle ilgili iyi veya kötü anılar geçmiştir ve birçoğu da hayatında izler bırakmıştır.
Tabi sadece çocuklar için değil gençler için de öğretmenlerin ayrı bir rolü vardır.Tarzını, duruşunu, anlatışını beğendiğimiz öğretmenin dersine zevkle girmez miyiz? Kimi zaman öğretmenimizden etkilenip onun yolunda gitmeye, onun gibi olmaya çalışmaz mıyız? Beğendiğimiz öğretmen hayatımıza bir şeyler katmaz mı? Yine aynı şekilde veliler bile çocuklarımıza nasıl davranmalıyız ya da derslerini nasıl çalıştırmalıyız diye çocuğunun öğretmenlerinden akıl almazlar mı? Kısacası öğretmenler sadece çocukluk döneminde değil belki de hayatımızın her döneminde bizlere ışık tutarlar. Yalnız mesleğini hakkıyla yapmayan sevmeyen kişi, nasıl çevresine yardımcı olabilir? Sırf mesleğinin gereği diye bunu zorla yapan öğretmenler, yanlış kararlarla nelere sebebiyet verebilir.Öğretmenlik her şeyden önce meslek sevgisini getirir. Bu sevgi de öğrencilerin öğretmeni sevmesine yol açar. Öğretmeni sevmek, dersi sevmektir. Dersi sevmek, kişisel gelişimine katkı sağlamaktır. Bunun sonucu da topluma verimli bir birey kazandırmaktır. Yani hepsi birbirine geçmiş bir zincir ağıdır. Biz bu konuda nasıl bir eğitimden ziyade nasıl bir öğretmen konusunu tartışmalıyız.
Bu zamana kadar öğretmenlerin KPSS ile atanması ayrı bir karmaşa zaten. Öğretmen, körü körüne Matematik Fen Türkçe zaten çözmemeli. Belki bunları iyi çözebilir ama anlatamadıktan sonra kime fayda? Ayrıca kişisel gelişimi, iletişimi, hatta deneyimi açısından oldukça donanımlı kişiler bu sistemde kaynayıp gidiyordu. Atanan öğretmenlerden belki daha fazla yarar sağlayacaksa bile bu düzenle birlikte kayboluyordu. Yıllarca atanmayı bekliyor, KPSS stresini devamlı yaşıyordu. Her yıl KPSS yüzünden intihar edenlerin sayısı günden güne artmakta, akıl almaz sonuçlar doğurmakta. Bu da ayrıca ele alınacak bir mevzu tabi ki…
Aslında öğretmenin bir çocuğun hayatında nelere mal olduğu açık ve net ortadır. Peki okullara baktığımızda verimi düşmüş 55 üstü emekli olmaya direnen öğretmenler, şiddeti öğretici araç olarak kullanan öğretmenler, çocukların dilinden anlamayan öğretmenler ve daha birçok olumsuz yönde bu mesleği devam ettiren öğretmenlerimiz var. Kimi çocukları sevmiyor, kimi öğretmeyi sevmiyor, kimi çocuğun ruhundan anlamıyor gibi birtakım olumsuzlukların olması problemleri de beraberinde getiriyordu. ’Ne yapmalı’ diye soracak olursanız…
Öğretmen adayı için mezun çoktu, atanan yoktu. Yalnız son zamanlarda öğretmenlerle ilgili radikal düzenlemelerden bahsedildi. Eğitim fakültelerinde ikinci öğretimin kaldırılması, belli testlere tabi tutulacak olmaları, öğretmen kontenjanlarının azaltılması, Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerine tanınan formasyonun kaldırılacağı, sınıf mevcutlarının azaltılması gibi yürürlüğe konulacak haberler nitelikli öğretmen yetiştirmede atılan adımlardan birkaçını bizlere sunmaktadır. Belli çarpıklıkları ortadan kaldıracağını düşünüyorum. Özellikle belli testlere tabi tutulacaklar derken, psikolojik testler özenle yapılmalıdır. Hatta tek bir seferde değil, öğretmenliği süresince bu test uygulamaları devam etmelidir. Fakat bunların yanında okullarda uygulanan ders programları nitelikli insan yetiştirmeye uygun mahiyette olmalıdır. Okullarımızda çağdaş eğitim anlayışına uygun tartışma, uzlaşma, hoşgörülü davranma, özgüven sağlama, sorumluluk alma, düşünmeye yöneltme, saygı, sevgi vb. demokratik davranışlar kazandırılmalı, milli ve ahlaki unsurlar unutulmamalıdır.Tabi önce öğretmen bu yetilere sahip olmalı ki aktarma yapabilsin.
Sonuç olarak; istenilen eğitime ulaşmada nitelikli öğretmen yetiştirilmesi ön planda tutulmalıdır. Bu kutsal mesleği hak edebilecek bilgi, beceri, düşünce, ahlak ve kültüre sahip olan öğretmenler yetiştirmeli; kendini sürekli yenileyip geliştirmelidir. Ulu Önder Atatürk’ün 'Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır' sözünü hakkıyla idrak ederek, vatana ve millete hayırlı bireyler sağlanması için özenle seçilmeleri gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder